MEHMET ERDEM

MEHMET ERDEM

DUALARIMIZ KERKÜK İÇİN

A+A-

Geçtiğimiz hafta sonunda 736.cısı düzenlenen Söğüt Ertuğrul Gazi’yi anma ve Yörük Bayramı dolayısıyla ilgili bazı izlenimlerimi geçtiğimiz gün köşe yazımda dile getirmiştim.

Söğüt’te Cumartesi gününün akşamı önünde Kerkük Türkmen Bayrağı asılı olan çadırda Ankara ve İstanbul’dan gelen bazı dostlarımıza rastladık. Sohbetimiz esnasında çadıra Türkmen kıyafetli üç bayan geldi. Kendilerinin Kerkük’ten geldiklerini söylediler. Biz sustuk onlar anlattı, onlar anlattı çadırda bulunan bizler ağladık. Nefeslerimiz boğazlarımızda düğüm düğüm oldu.

Kerkük’te yaşayan üç bacımızda 4 yıldır Söğüt Ertuğrul Gazi’yi anma ve Yörük bayramına geldiklerini, fakat önümüzdeki yıl gelemeyebileceklerini söylediler. Kendisinin öğretmen olduğunu söyleyen bir bacımız, “Şu anda Kerkük’te biz Türkmenler eziyet görüyoruz. 25 Eylül’de yapılacak olan referandum sonrasında Türkmenlere karşı katliamlar yapılabilir. Kürtlerin elinde her türlü silah varken, bizlerde çakı bıçak bile yok. Biz Türkiye’den kendimizi savunmak için silah istiyoruz. Evlerimizi basıyorlar var olan silahlarımızı alıyorlar. Bizlerden topladıkları silahları Kerkük pazarında, patates, patlıcan satar gibi satıyorlar. Kendi silahlarımızı para ile tekrardan almak zorunda kalıyoruz. Tapulu arazilerimize gelip ev yapıyorlar. Evlerimizin üstüne ev yapıyorlar. Resmi dairelerde Türkmenlerin hiç biri işi yapılmıyor. Kürtlere bir günde pasaport verilirken, biz Türkmenlere 1 yılda pasaport anca çıkıyor. En acı olanı, kızlarımızı kaçırıp kirletip geri getirip kapımızın önüne atıyorlar. Hiçbir makama bu durumları şikâyet edemiyoruz. Kerkük valisi, belediye başkanı, emniyet müdürü hepsi Kürt. Resmi dairelerde çalışanların hepsi Kürt. Kimi kime şikayet edeceğiz ki. 25 Eylül referandumu biz Türkmenlerin ölüm fermanının imzalandığı gün olacak. Bizler Türkiye’yi anamız babamız gibi görüyoruz. Türkiye’de deprem olduğunda gece yarıları kalkıp namaz kıldık, Türkiye için sabahlara kadar dualar ettik. Türkiye bizlere evlatlarına sahip çıksın. Ya bizlere silah versin, ya da bu referandumu engellesin. Bu sene de Söğüt’e geldik, seneye beklide gelemeyeceğiz. Çünkü hayatta olmayabiliriz” dedi. Hem ağladı, hem anlattı. Bizlerde hem ağladık hem dinledik.

Kendisiyle röportaj yapmak istedim. Öğretmen bacımız dedi ki, “Bizlerin her şeyini takip ediyorlar. Röportaj yaparsam, gazetelerde çıkarsam, Kerkük’e dönüşte sınırda beni öldürürler. Kusura bakmayınız bizleri anlayınız” dedi. Hak verdim kendisine.

Evet Dostlar. Can Kerkük, Kan Kerkük, Soydaş Kerkük, Candaş Kerkük can çekişiyor. Ana Baba gibi gördükleri Türkiye’den medet bekliyor. Kendilerine bir elin uzanmasını istiyor. Bugün Türkmen şehri dediğimiz Kerkük’ün Türkmenliği, 25 Eylül’den sonra sadece tarih kitaplarının sayfalarında birkaç satır ile geçiştirilen bir konu olabilir. O yüzden, Türk Milleti olarak hiç olmazsa Kerkük için, Türkmen kandaşlarımız için gece gündüz dua edelim. Onların selameti için Allah’a yakaralım.

Allah Kerkük’ü ve Kerkük’te, Musul’da yaşayan Türkmen kardeşlerimizi korusun. Emperyalizmin zulmünden, Kürtlerin ve Siyonistlerin şerrinden onları muhafaza eylesin.

Kerkük ve Musul’un ilânihaye Türk şehri kalması dileklerimle.

Hoşça kalın, dostça kalın. 

Bu yazı toplam 2377 defa okunmuştur.
Önceki ve Sonraki Yazılar

YAZIYA YORUM KAT

UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.