2002 yılının zannediyorum Temmuz ayında, MHP Genel Başkanı ve o zaman ki Başbakan Yardımcısı Devlet Bahçeli, Türkiye’nin kaderini değiştiren bir söz etti ve arkasından da o söze bağlı adım geldi. Türkiye’nin yine bir Hükümet buhranına girdiği o günlerde partisinin Bursa Kocayayla şenliğinde, “Buyurun 3 Kasım’da seçim yapalım” dedi.  İşte o gün orada Türkiye’nin yeni kaderi çizilmeye başladı.

3 Kasım 2002 Pazar günü yapılan seçimlerde daha bebek sayılacak, yeni kurulmuş olan bir tek başına iktidar oldu. Oluş o oluş ki 15 yıldır hala iktidarda. 3 Kasım 2002 seçimlerinde partinin kurucu Genel Başkanı olmasına rağmen Milletvekili seçilemeyen R. Tayyip Erdoğan, bulunan bir formül ile Milletvekili seçildi ve Başbakan oldu. Her ne kadar o gömleği çıkarttık deseler de, Milli görüş kimliğinden gelen bir tabana dayanan Ak Partinin, biat kültürüne dayanan bir yapısı vardı. Genel başkan ne derse o. (Gerçi Türk siyasetindeki bütün partilerde biat kültürü vardır. Genel Başkanın sözünün üstüne söz söylenemez)

Ak Parti Türkiye’nin başına bir oturdu ki, değişim yanlısı kadroları ile Türkiye’de birçok şeyi değiştirdi. Halen de değiştirmeye devam ediyor. (Tabi bu değişimlerde her daim Bahçeli’nin parmağı vardı). Ak Partide değişmeyen tek şey, Genel Başkan Recep Tayyip Erdoğan idi. Herkes değişir, kadrolar yenilenir ama, Genel Başkan hep aynıdır. R. Tayyip Erdoğan Başbakan olsa da Genel Başkandır, Cumhurbaşkanı olsa da. 2001 Ak Partinin kuruluşu, 2002 Kasım Ak Partinin ilk iktidar oluşu. O günlerde R. Tayyip Erdoğan kimlerle yola çıkmıştı? Bugün yanında kimler var? Yola çıktıklarının hemen hepsini ya kenara koydu, ya da tamamen siyasetten uzaklaştırdı.

15 Temmuz hain darbe girişiminin ardından Türkiye yeni bir değişime sahne oldu, olmaya da devam ediyor. Önce 16 Nisan Anayasa referandumu ile gelen Cumhurbaşkanlığı sistemi. Önümüzde yapılacak olan seçimler ile birlikte kökten değişim. Peki, Erdoğan Türkiye’yi değiştirirken, kendi kurmuş olduğu parti aynı mı kalacak? Hayır. Şu anda Ak Partide büyük bir değişim yaşanıyor. Bu değişimi de tek başına R. Tayyip Erdoğan yapıyor. R. Tayyip Erdoğan bu değişimi yaparken, parti içerisinde kendisine karşı gelebilecek, kişi veya guruplar var mı? Asla. Sayın Erdoğan’ın usulüne uygun veya uygun olmayan bir şekilde Ak Partide siyaset yapan herkesi kapının önüne koyma, partiden ve siyasetten uzaklaştırma gücü var mıdır? Vardır. İşte Ak Partiye 2. Kez genel başkan olduğundan beri Erdoğan, metal yorgunluğu, şimdide teşkilat yorgunluğu söylemleri ile 2. Ak Parti dönemini başlatmak üzeredir. Ne Arınç, ne Gül, ne de Davutoğlu gibi isimlerin Erdoğan’ın bu değişimine direnecek ve ayak direyecek güçleri yoktur. Sayın Erdoğan bunu çok iyi bildiğinden, tek başına bu değişime imza atmaktadır.

Yeni Cumhurbaşkanlığı sistemi ile Türkiye yeni bir yönetim sistemi ile yönetilecektir. Göreceksiniz, bu sistem içerisinde şu anki bakanların, milletvekillerinin %90’ı olamayacaktır. Toplum nezdinde (Ak Parti cenahı haricinde) kızgınlık, nefret, gıcıklık uyandırmış, halkın büyük kesiminin kıl kaptığı isimlerle Sayın Erdoğan yollarını ayıracaktır. Şamil Tayyar, Mehmet Metiner, Burhan Kuzu gibi isimler kesinlikle Milletvekili adayı yapılmayacaklardır. Diğer taraftan da yıllardır Ak Parti içerisinde bulunup isimleri yolsuzluklara, şaibelere karışmış olanlar, geçmişte FETÖ ile bağı bulunanlar tamamen ayıklanacaklardır. R. Tayyip Erdoğan dememiş miydi, “Nerden buldunuz bu hırsızı dedirtmeyeceğiz” diye.  İşte bu sebeplerden dolayı Türkiye ile birlikte Sayın Erdoğan Ak Partiyi de değiştiriyor. Değiştirmeye de mecburdur. Değiştiremezse kendisinin değişeceğini çok iyi bilmektedir. Ak Parti ayniyle baki kalırsa, alttan gelen dip dalgası karşısında tutunamaz.  Not: Yazımın Devamı Yarın.